Dekokratik Açılımı Destekliyormusunuz ?

16 Aralık 2009 Çarşamba



Kürt hareketinde sınıfsal ayrılık

Feroz Ahmad “İmparatorluktan Cumhuriyete” isimli kitabında, azınlıkların Meşrutiyet ilanına tepkilerini anlatır.

Yahudiler sürecin tam destekçisidir.

Rumlar’ın tek hayali ‘’Megalo İdea’’dır, yani Yunanistan’la birleşip bir Helen imparatorluğu kurmak ve altın çağa geri dönmektir.

Ermeniler ise sınıfsal olarak ikiye bölünmüş, yoksullar ve varlıklılar farklı tepkiler göstermiştir.

Bugün Kürt hareketinde de benzer bir tavır görüyoruz.

Kürt burjuvazisi ve onların temsilcisi kanaat önderleri, açılımı yetersiz veya eksik bulsalar da, sürece destek veriyor ve çözümü demokratik düzen içinde arıyorlar.

DTP’li vekillerin Meclis’ten çekilmesini yanlış bulan Galip Ensarioğlu, İsmail Bedirhanoğlu, Altan Tantıkulu gibi isimler, demokratik sürece önem veriyor.

Gücünü lümpenlerden alan şahinler grubu ise sertleşmek, siyaseti devre dışı bırakmaktan yana.

Bu kesimin en ateşli sözcüsü Emine Ayna’nın kahkahalar atarak açılımın bittiğini ilan etmesi bunun işareti.

Yani sınıfsal bir ayrım sözkonusu.

Kürtler’in küçük, orta ve büyük burjuvazisi ile onları temsil eden kanaat önderlerinin bağımsız bir devlet gibi istekleri yok.

Anayasanın değişmesi, Kürt dili ve kültürü önündeki engellerin kaldırılması, Kürtçe eğitim hakkı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, seçim barajının düşürülmesi gibi, bir kısmı açılım sürecinin içeriğini oluşturan talepleri var.

Bunlar demokratik süreç içinde tartışılıp kabul görecek istekler.

Şahinlerin ise tek talebi var Abdullah Öcalan’a özgürlükten başlayan ve ucu açık bir şekilde devam eden bir dizi istek.

“Önder’’liğin ağzının içine bakan, bu uğurda gerçekleşen şiddet eylemlerini kınamaktan özenle kaçınan bir çizgi bu.

Sonunda Kürt hareketinin bu iki çizgi arasında kopup şahinlerden ayrı bir siyasi hareketin gelişmesi beklenebilir.

DTP’nin kendilerini Kürt olarak tanımlayan her üç yurttaştan birinin oyunu aldığı hesaba katılırsa, bu gayet mümkün.

Bölgenin kaderini demokratik açılım kadar ekonomik kalkınmada gören bu kesim, şiddetin hüküm sürdüğü bir ortamda yatırım ve kalkınmanın hayal olduğunun farkında.

Doğu’nun yeniden cazibe merkezi olması, Ortadoğu’daki hızlı değişim ve gelişimden pay alabilmesi için silahların susması gerekiyor.

Ancak şahinler, silahların susmasını PKK’nın tasfiyesi olarak algılıyorlar.

Silahsız bir PKK’nın Abdullah Öcalan’ın elini zayıflatacağını düşünüyorlar.

Aslında zincirden başka kaybedecek bir şeyi olmayanların mücadele yöntemi bu.

Oysa bu ülkenin yakın tarihi böyle yaklaşım biçiminin herkese ağır bedeller ödettiğinin örnekleriyle dolu.

Zincirinden başka kaybedecek bir şeyi olmayanların bile kaybedecekleri bir şey var, kendilerinin ve yakınlarının canları.

Sadece bu değil, daha büyük bir yangın sözkonusu olan.

Onun için tarihi tekrar tekrar okuyup aynı yanlışlardan, felaketlere yolaçacak davranışlardan kaçınmamız gerekir.

Değişim isteyenler bunun sancılı, sıkıntılı bir süreç olduğunu bilmek ve zorluklardan yılmadan yola devam etmek zorunda.

Bu Ankara ve iktidar için olduğu kadar, bölgenin barış isteyen insanları için de geçerli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder